Bilinenin aksine okul başarısı her zaman yaşam başarısına dönüşmeyebiliyor. Bazen okulda başarılı olanlar yaşamda başarılı olamıyor, bazen de okulda başarısız olanlar yaşamda başarılı olabiliyorlar. Demek ki aslında okul başarısı ile yaşam başarısı aynı şey değil. Bunun en önemli sebebi ise okul başarısının bireysel motivasyona bağlı olması ama yaşam başarısının daha başka parametrelere de ihtiyaç duymasıdır. Ama idaeli kuşkusuz okul başarısı ile yaşam başarısının bir araya gelmesi,bütünleşmesidir.
Son yıllarda ailelerimizde çocuklarının okul başarısına aşırı bir duyarlılık gözlüyoruz. Üstelik ülke genelinde eskisi gibi kız , erkek ayrımı da yapılmıyor. Bunlar olumlu gelişmeler. Ancak ülkemizde eğitimin verimliliği ve yaşama aktarılmasında son yıllarda ciddi sorunlar oluşmaya başladı. Üniversite sayılarının arttırılması, kontenjanların genişletilmesi ve mesleki eğitimin ıskalanması piyasaya ihtiyaçtan fazla üniversite mezununun aktarılmasına ve bunların kayda değer bir oranının işsiz kalmasına yol açtı. Şu anda Türkiye'de %30 civarında yüksek eğitimli işsiz bulunuyor. Tüm bunların yanında 12 yıllık eğitimin zorunlu hale getirilmesinden sonra gençlerimiz pratikten meslek edinme imkanını da kaybediyor ve üniversite kapısında birikmek zorunda kalıyor. Üniversite bitene kadar tatlı bir hayal içinde okunuyor ama üniversite bittikten sonra ya çok zor iş bulmak yada işsiz kalmak gençlerimizi bekliyor. Normalde gençlerin ancak %35'i akademik eğitime, geri kalan %65'i mesleki eğitime yönlendiril meliydi. Çünkü şu yıllarda piyasadaki en geniş eleman açığı yetişmiş ara eleman dediğimiz mesleki eğitimden geçmiş elemanlara yönelik açıktır. Ancak her aile çocuğunu kariyer mesleklerinde görmek istiyor,bunların eski ağırlığının kalmadığını fark etmiyor ve mesleki eğitimden uzak duruyor.
Okul başarısı için kısa,orta ve uzun vadeli planlamalar yapılarak yol alınmalıdır. Bunun için aslında çocukların 14-16 yaş arasında kişilik testlerinin ve mesleki eğilim testlerinin yapılması, böylece bilimsel bir ölçümle gençlerin yetenek ve eğilimlerinin ortaya çıkarılması önemlidir. Bunlar hedeflerin belirlenmesi ve yol haritasının çıkarılmasında faydalıdır. Bundan sonra bir de öğrencinin çalışma ve öğrenme stilini dikkate alarak bir çalışma programı eğitim sezonunun başlarında yapılmalı, önce yıllık bir hedef konulmalı ve çizilmiş net bit yol ile okul başarısı sağlanmaya çalışılmalıdır. Eğer öğrenci motive değilse ve ne istediğini bilmiyorsa en iyi öğretmenlerden özel ders alsa da, en iyi kurslara gitse de bu beklenen ölçüde başarıya yansımamaktadır. Ayrıca TEOG ve Üniversite Sınavları öğrencilerin ergenlik dönemlerine denk gelen sınavlardır. Bu yıllarda birçok gencimiz ergenlik dönemi sorunları ve dağınıklığı ile boğuşmaktadır. Bu durum da başarı performansını düşüren etkenler arasındadır.
Yaşam başarısı bir insanı doğru bir yaşam formasyonu edinerek hayata hazırlanmasıyla altyapısı oluşturulan bir performans sürecidir. Bu noktada ne okullarımız, ne de ailelerimiz evlatlarına doğru bir yaşamsal formasyon kazandıramamaktadır. Bunun en önemli sebebi değişen dünyayı doğru okuyamamak ve bilgi eksikliğidir. Özgüven, özsaygı, birey olma bilinci, zaman yönetimi, iletişim becerileri, öfke kontrolü, duygularını yönetebilme ve analitik düşünme vasıfları yaşam formasyonunun temelini oluşturan kavramlardır. Bunlarla ilgili sistematik bir öğreti gençlere ne okullarda, ne de ailelerde öğretilmemektedir. Oysa aile ve okulların görevi insanları hayata hazırlamaktır. Eğitimin de öne çıkan amacı budur. fakat eğitim sistemimizdeki bir türlü el atılmayan eksiklikler ve ailelerimizin bilgi eksiklikleri yüzünden gençlerimiz çoğunlukla hayata donanımlı hazırlanamamaktadır. Bu yetersizlikler ise çoğunlukla yaşama atıldıktan sonra yaşanılan tıkanmalar sonucunda fark edilmektedir.
Çağımızda bir çok şeyin içi boşaltılmıştır. Örneğin akademik eğitimleri çok farklı alanda olan insanlar üniversite eğitimi olmayan "yaşam koçu","öğrenci koçu" ve "başarı koçu" gibi meslekler icat ederek işin derinliğini bilmeyen insalara hizmet vermeye çalışmaktadır. Bu uydurma meslekler daha çok kendi yetiştiği alanda yapacak bir şey bulamayanların bazı kurslara gidip sertifikalar alarak icra ettikleri diplomasız mesleklerdir. Hiç bir şekilde tanı koyma hatta mesleki imza yetkisi olmayan bu mesleki faaliyetlerde kullanılan çoğunlukla psikoloji biliminin argümanlarıdır. Bir davranış bilimcisi olmadan ve bir olumsuz gidişatı neden-sonuç bağıntısıyla ortaya çıkarmadan aslında kimse kimseye yardımcı olamaz. Bu nedenle var olan sorunların halli için bile doğru adresin neresi olduğunu bilmek ve tercihleri hizmet alırken bile bilinçli yapmak esastır.
Okul başarısında hiperaktivite ve dikkat bozukluğu, aile parçalanması travmaları, özel öğrenme güçlükleri, motivasyon bozuklukları, amaçsızlıklar, ergenlik dönemi sorunları, zaman yönetimi sorunları, arkadaş seçiminde yanlışlar gibi öne çıkan sorun başlıkları vardır. Böylesi sorunlarla karşılaşan çocuk gençlerimiz öncelikle okullarındaki psikolojik danışmandan yardım istemelidir. Sorun eğer kapsamlıysa ve orada çözümlenemiyorsa bir psikolog dan yardım almak en doğrusu olacaktır. Yaşam başarısı daha ileriki yıllarda gündeme gelecek bir konudur. Ama şunu unutmayalım ki çocuğunuz konusunda en iyi bilgilerle yetişse bile piyasa şartlarında bunun karşılığını ancak kendini doğru pazarlayarak alabilecektir. Bunun içinde sosyal gelişimi, iletişim gelişimi, özgüveni ve diğer gelişim parametreleri doğru oturmuş olmalıdır. Bu noktada özellikle duyarlı ve bilinçli ailelerimize bu konuları şansa bırakmadan daha liseli yıllarda alınacak bir profosyonel destekle evlatlarını sağlam temeller atmış olarak hayata hazırlamalarını tavsiye ederim. Çünkü oluşmuş bir sorunu çözmekten sorunu oluşturmayacak önlemleri almak her zaman daha kolay ve netice verici olmuştur.
Okul başarısı için akademik gelişimi bilimin gereklerine göre evlatlarımızda desteklemeliyiz. Ama bunun yeterli olmayacağının bilincinde olarak evlatlarımızın kişisel gelişimlerini de önemsemeli, oluruna bırakmamalıyız. İsteriz ki gençlerimiz hem eğitimlerinde başarılı olsunlar hem de bunun hayatta karşılığını yaşam başarısı olarak alabilsinler. Bunun tek bir yolu vardır; doğru yöntemle geliştirmek, doğru yöntemle geliştirmek...
Ülkemizde ailelerin çocuklarının eğitimine önem verdiğini yaptıkları harcamalardan, aldırdıkları özel derslerden, özel kurslardan anlayabiliyoruz. Ailelerimizin iyi niyetlerinden de en ufak bir kuşku duymuyoruz. Fakat tüm bu çabalar evladınıza ancak dersi iyi öğrenmeyi sağlayabilir. Dersi iyi bilmek hayatı da iyi bilmek, hayata da iyi hazır olmak anlamına gelmemektedir. Nitekim etrafımıza bakacak olursak asıl geniş imkanların eğitimli değil, ticaret erbabı kesimde olduğunu çıplak gözle fark ederiz. Eğitim insanlara bir seviye ve bilinç kazandırır ama bu ülkemizdeki eğitimde sadece bilginin öğretilmesi, yaşam formasyonunun ve yöntem bilincinin kazandırılmaması nedeniyle eksiktir. İşte bu eksiği tamamlama ülkemiz şartlarında geleceği doğru okuyarak ailelere düşmektedir. Türkiye'de eğitim, öğretim denilmesine kimse inanmasın okullarımızda eğitim değil, sadece öğretim verilmektedir. Ve bu bir sistem sorunudur. Bu şartlarda evlatlarının sosyalleşmesi, iletişim becerileri kazanması, özgüven sahibi olması, kendini ifade edebilmesi gibi konularda ailelerinin deteğine ihtiyaçları vardır.keskin sorunlar yaşanmıyorsa ön açıcı ve cesaretlendirici davranarak aileler yardımcı olmalı, tıkanmalar yaşanıyorsa psikolojik destek alınmalıdır.
yaşam koçu izmit