Ülkemiz evlilik yaşamında geleneksel evlilik tarzından modern evlilik tarzına geçişin doğum sancılarının yaşandığı bir süreçten geçiyor.Bu sürecin öenmli bir zorluğu da geleneksel bir evlilik içinde dünyaya gelmiş ve yetişmiş insanların gerekli ön hazırlık yapılmadan bu günkü modern evlilik yaşamıyla baş başa kalmasıdır.Son otuz yıl Türkiye'de önemli nüfus haereketlerinin yaşandığı,köyden şehre göçün yoğunlaştığı ve kentsel yaşamın ağırlık kazanmaya başladığı bir süreç olarak yaşandı.Ülkemiz bu süreci planlamadan ve şehre göçen insanlara bir adaptasyon programı uygulamadan yaşadı. Bu nedenle köyde yetişip kente yaşayan bir köylü kentli dediğimiz ara kültür oluştu. Bu tüm ilişkilere olduğu gibi karı-koca ilişkilerine de yansıyan bir sorundu.
Aslında evlilik bir süreçtir.İlk aşaması evlilik öncesi, ikinci aşaması eş seçimi, üçüncü aşaması,evliliğe ortak hazırlık, dördüncü aşaması da evlilik yaşamıdır. Evlilik öncesi aşamada insanlar önce kendilerini tanımlamalı, ne istediğini bilir hale gelmeli, yaşamını kazanmalı ve kendini gerçekleştirmeli, evlilik olgunluğuna erişmelidir. İkinci aşama olan eş seçimi aşamasında ise ne istediğini bilen bir insanın istediği yaşam tarzına ortak olabilecek karakterde eş adayı seçmesidir. Üçüncü aşama olan eş adayıyla birlikte evliliğe hazırlık aşaması ise gerçekçi tanışmaya ulaşmayı ve nasıl bir ortak yaşam yaşanacağını belirlemeyi gerektirir. Dödüncü aşama ise evliliğin gerçekleştiği ve yaşanmaya başlandığı aşamadır. Bu aşamada artık çiftler sözlerden çok davranışlar ile konuşmalı ve doğru adım ve davranışların evliliği geliştireceğini bilmelidir.
Evlilik terapisi için başvuran çiftlerden biliyoruz ki Türkiye'de evliliklerin birbirlerine çok benzer tıkanma noktaları var. Bu tespit bu günkü evlilik sorunlarının bir kısmının da toplumsal karakterle ilgili olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.Geleneksel kültürümüzde erkek dominant karakterdir.Bu gerçek günümüzde buna bir tepki olarak kadınların dominant karakter olma eğilimini ortaya çıkarmıştır.İki cambaz bir ipte oynamaz.Hem kadın hem de erkek dominant karakter olmak isteyince evliliklerin kırmızı köşe mavi köşe boksörlerinin kavga ringine döneceği aşikardır.Zaten önümüze gelen evlilik sorunlarında da iki çatışmacı kişiliğin yaşadığı sorunlar öne çıkmaktadır. Bir ben merkezcilik ve ego yüksekliği sorunumuz var.Bu özellik insanlarımızı hem evlilik ilişkisinde hem de diğer insani ilişkilerde maalesef çok fazla çatışmacı bir yapıya büründürüyor. "ben olmadan biz olunmaz, ben kalarak bize varılmaz" . Evet önce ben olunmalı ama hep ben diyerek biz olunmayacağı da bilinmelidir. Çünkü Türkiye'deki evlilik sorunlarının en yaygın tıkanma noktası ego yüksekliği ve ben merkezciliktir.
Ülkemizde yetişme tarzındaki yanlışların etkisiyle köken aile çekirdek aile ilişkileri hep karıştırılmaktadır. Bunda daha düne kadar birleşik aile rejiminde yaşamamızın ve henüz tüm kurallarıyla çekirdek aile yaşamını oturtamamamızın da etkili olduğu bir gerçektir.Aslında evlilik anne,baba,kardeş için kurulan bir yaşam biçimi değildir.Amacı da köken ailedeki insanları mutlu etmek değilidir.Evlenen her erkek ve kadın evliliği önce kendi mutluluğu için kurduğunu bilmeli ve eşini başka ilişkiler üzerinden değerlendirmemelidir. Çünkü köken ailelerin üyeleriyle o aileye gelin veya damat olarak girmiş insan arasındaki sevgi itekleyerek değil,doğal akışında olmalıdır.taraflar birbirlerini sevemediyse de sevgide bir zorlama olmamalı ama saygı beklenmelidir.Burada aslında en büyük görev de eşler değil köken ailelerin büyüklerine düşmektedir. Çünkü içlerine gelin veya damat olarak girmiş insanların sevgi ve saygısını kazanacak sıcaklığı ve olgunluğu göstermek öncelikle onlara yakışmaktadır.Ama pratikte bunun tam tersini yaşıyan bir çok insanın eşine zoraki köken ailesini sevdirmeye uğraştığına,hatta bu konuda eşiyle çatıştığına tanık oluyoruz.Şu bilinmelidir ki evliliğin ilk gecesinin sabahında insanların önceki ailevi aidiyetleri bitmiş, kendileri artık aile sahibi olmuş ve bütün ailevi öncelikleri değişmiştir.Bundan sonraki süreçte köken ailelerle ilişkiler gelenekler karşılıklı uyum doğrultusunda belirlenecektir.Burada köken aile ile ilişkiyi belirleyen tek taraf eş değilidir.İlişkinin bir tarafında da köken aile üyeleri vardır.Eğer ortada bir uyumsuzluk var ise bunu tek sebebi olarak eşi görmek yanlış ve eksik bir yaklaşımdır.Bunun dolaylı anlamı da "benim köken ailem yanlış yapmaz,yanlış varsa senden kaynaklanmıştır"dır.Hangi eşe bu kafa ile yaklaşılsa bir savunma refleksi ile karşılaşacağı aşikardır.Ancak ülkemizde evlat konumunda olan insanlar köken ailelerine tarafsız yaklaşamadıkları için eşleri ile köken aileleri arasındaki ilişkilerde adaletli olamıyor ve genelde bu nedenle eşlerini kırıyor.Bu nedenledir ki ülkemizdeki evliliklerin ikinci yaygın tıkanma noktası köken ailelerle ilişkiler odaklıdır.Çoğunlukla da eşler bu noktada tarafsız ve adil yaklaşamadıkları için eşlerini kırmaktadır.
"Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır,kötü söz hayvana yular kırdırır" diye güzel bir Anadolu sözümüz vardır. İletişimde nezaket son derece önemlidir.Aynı zamanda çatışmayı önleyici de bir işleve sahiptir. İnsanlarımızda eğitimliler de dahil olmak üzere genel bir nezaketsizlik sorunu vardır.Çok çabuk agresif konuşmaya geçmemiz,soğukkanlılığımızı çabuk kaybetmemiz bunda en önemli etkendir.Gündelik hayatta da eşler arası iletişimde de çoğunlukla sözün nereye gittiğini düşünmeden konuşan bir toplumuz.Oysa "söz ağızdan çıkana kadar siz ona hakimsinizdir,söz ağızdan çıktıktan sonra o size hakimdir".Bu nedenle düşünerek konuşmayı öğrenmeliyiz.Yanlışları olsa bile karşımızdaki insana aşağılayıcı,hakaretkar sözler sarfetmemeliyiz.Zaten sadece evlilik ilişkilerinde değil,genelde iletişimi bilmeyen bir toplumuz.Çünkü iletişim anlaşmak amacıyla kurulur.Bir insanla anlaşabilmek için ilk aşama ise onu anlamaktır.Ancak bir insanı anlayabilmek için onunla ön yargısız ve alışkanlıklar dayatmasıyla iletişime girilmemelidir.Maalesef bu yanlışlara eşler arası iletişim süreçlerinde de sıklıkla düşülmektedir.Bu nedenle ülkemizde evliliklerin üçüncü sıradaki tıkanma yaygınlığı iletişim çatışmalarından kaynaklıdır.Bu ortak karar verme,birlikete ve uyumlu hareket edebilme gibi evlilik yaşamının gereklerinin de gerçekleşmesini önlemektedir.
Bir de insani bir ihtiyaç ve doğamızın bir parçası olduğu halde ayıp duvarının arkasına sakladığımız cinsellik vardır.Ülkemizde bilimsel anlamda maalesef doğru bir ergenlik eğitimi ve cinsel bilinç aşılanmamaktadır.Bu nedenle yaşamın önemli bir parçası olan cinsellikle ilgili bilgiler çoğunlukla kulaktan dolmadır ve bilimsel bilgi olmaktan uzaktır.Kültürümüz cinsel yaşamı evliliğin içine yerleştirmiştir.Zaten evliliğin üç önemli amacından birisi "meşru cinsellik"tir.Bunun sağlıklı bir şekilde yaşanabilmesi için kadınların da erkeklerin de cinsel olarak bilinçli olmaları ve karşı cinsiyetin özelliklerini tanımaları gerekmektedir.Ama ülkemizdeki ayıp duvarınınarkasına saklanmışlığı nedeniyle doğru cinsel bilgilenme son derece zayıftır.Bu zayıflık doğal olarak karı-koca arasındaki cinsel yaşama da yansımaktadır.O ayıp duvarı öylesine kalın örülmüş ki uzun yıllar cinsel sorun yaşayan insanlar bile sorunları için çok geç harekete geçmekte ve çok geç yardım almaktadır.yaşam pratiğinde gördüğümüz kadarıyla ülkemizdeki evliliklerde dördüncü yaygın tıkanma noktası da cinsel yaşamla ilgilidir.
Doğrusu aslında bizim gibi geçiş dönemi yaşayan ülkelerde her ailenin bir "aile psikoloğu"nun olmasıdır.Çünkü çoğu halledilebilir olan bir çok sorun zamanında halledilmediği için insanlar hem mutsuz yaşamak zorunda kalmakta hem de bir gün yardım alacak olsalar da sorunları çok birikmiş olarak karşımıza gelmektedir.Unutmayalım ki sorunsuz bir hayat olmaz ama sorunların çözümsüzlüğü de hayatı sorunçöplüğüne dönüştürür.Evliliklerimizdeki tıkanmalarda öne çıkan ego şişikliği,köken ailelerle ilişkiler,iletişim çatışmaları ve cinsel uyum sorunları neredeyse yüzde yüz çözümü olan sorunlardır.Üzücü olan insanlarımızın çözümü mümkün bu sorunlar yüzünden mutluluk kalitesi düşük bir yaşam yaşaması hatta bazen işi boşanmaya kadar vardırmasıdır.Bu tarz sorunlarda "erken kalkar yol alır" misali bir an önce evlilik terapisti bir psikologtan yardım lamnızı önemle tavsiye ediyorum.Sevgiyle kalın...
Evliliğin tıkanma noktaları izmit