Travma sonrası stres bozuklukları çoğunlukla travma etkisi yaratacak kadar önemli bir olay sonrasında,o olayı yaşayan insanlarda görülen bir psikolojik baskılanma halidir. Örneğin ölüm,kaza,doğal afet, yangın, deprem,boşanma gibi travmatik sonuçları ve etkileri olan yaşanmışlıklar "travma sonrası stres bozukluğu"nun başlıca tetikleyicileridir. Travma sonrası stres bozukluğu yaşayanlarda unutkanlık, iştahsızlık,kabızlık,mide bulantısı,uykusuzluk,duygusal hassasiyet,alınganlık ve tepkisellik genellikle görülen durumlardır.Travma sonrası stres bozukluğu sorun halinden hastalık haline geçiş aşamasıdır.Bu nedenle daha henüz sorun iken yani hastalığa dönüşmeden müdahele edilmesi,psikolojik destek alınması gerekli ve önemlidir.
Biz duygusal bir milletiz.Bu nedenle ölümleri,kazaları,boşanmaları genelde olması gerektiğinden daha yoğun yaşayan bir hassasiyete sahibiz.Soğukkanlılığımızı ise genelde çabuk kaybediyoruz.Bunun sebebi biraz da yetişme tarzımız ve yaşam algımızla ilgilidir.Hayatta hep iyi şeyler bekler,olumsuzluk ve sıkıntılara pek de kendimizi hazırlamayız.Bu nedenle başa geldiğinde de genelde normal üstü tepkiler veririz.Üstelik bu verdiğimiz tepkiler de çoğunlukla sağlıklı tepkiler değildir ve yaşamımızda başka yaraların da açılmasına yol açar.çünkü psikolojik direnci düşük ve duygularını yönetme kabiliyeti yeterince kazanmamış bir toplumuz.
Aslında insan yaşamı garantiler üzerine oturmuş bir süreç değildir.Herkes yaşamın tüm olumlu ve olumsuz yönlerini yaşamaya adaydır. önemli olan yaşamın düpdüz bir çizgi olmadığının,inişleri ve çıkışları olabileceğinin farkında olmaktır.Buna kendini hazırlamaktır.üstelik bu günümüzde daha da fazla önem kazanmaktadır. Çünkü artık eski toplumsal yapımızdaki tamamlayıcı işbirliği ortadan giderek kalkmakta ve kendi ayaklarının üzerinde durabilmek giderek daha fazla önem kazanmaktadır.Bu nedenle özgüven ve özsaygının oturduğu şekilde hayata hazırlanmak insanları yaşamın getireceği travmatik olaylar karşısında daha dirençli hale getirecektir.Onların psikolojik direnç eşiğini daha bir yükseltecektir.
Olması gereken bu iken günümüzde tam tersini yapıyor ve daha nazik ve kırılgan yapıda insan yetiştirmek suretiyle özyeterliliği sınırlı yapıda insanlar yetiştiriyoruz. Bu gün Türkiye'de yüz insanın seksen ikisinin kayda değer psikolojik sorunları var.Bir kısmı farkındalığı olmadığı için bunları algılayamıyor ve dışa taşma aşamasına gelmeden müdahele etmiyor.Bir kısmı ise belki kendiliğinden geçer diyerek giderek sorunların daha fazla birikmesine yol açıyor ve çözümü maalesef erteliyor.Travma sonrası stres bozuklukları aslında hiç ertelenmeye tahammülü olmayan bir psikolojik sorundur ve fark edilir edilmez psikolojik destek alınmalıdır.Önce de belirttiğim üzere ertelenmesi sorun halinden ruhsal hastalığa dönüşmesine ve daha uzun süre bir tedavi ihtiyacının doğmasına yol açacaktır.
Deprem,yangın,sel gibi doğal afetler insanları hazırlıksız yakalayan ve şok etkisi yaratan yaşanmışlıklardır. Ölüm ise acı bir ebedi ayrılıktır ve bunlara insanların normal sınırlarda duygusal tepkiler vermesi,üzülmesi psikolojikman normaldir.Önemli olan makul bir sürede normalleşebilmek ve olağan hayatına dönebilmektir. Boşanma ise genelde aşama aşama gelen bir sonuçtur,pek birden gelişen bir durum değildir. Ama insanlar bilmeli ki hiç bir nikah ömür boyu garanti altında değildir. Mutlaklaştırma biraz da kültürümüzün etkisiyledir. Elbette üzücü sonuçları vardır ama dünyanın sonu da değildir.Ancak gelin görün ki insanlarımızda bir kabullenememe,içine sindirememe ve yaşananlara adapte olamama sonuçlarını doğurmaktadır.Çünkü şartlanma hep ömür boyu sürecek şeklindedir ve garanticidir. Aksi yaşandığında ise sağlıksız tepkiler yaygındır.
Dirençsiz insanların yaşamlarında travmatik etki yaratan ağırlıkta olaylar sonrası içine düştükleri travma sonrası stres bozuklukları genelde olayların mübalağalı bir ağırlıkta hissedilmesi ve yaşanılmasının sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.Travma sonrası stres bozuklukları ortaya çıktığı zaman hiç bir insan o travmatik durumu aslında kendi çabasıyla sağlıklı atlatamaz.Çünkü yeterli direnci gösteremeyişi bu sorunun yaşanmasında etkilidir ve psikolojik direnç destek alınarak yükseltilmediği sürece uzun süre bocalanması kaçınılmazdır.Herkesin hayatında olağan dışı olaylar aslında yaşanır ve yaşanacaktır.Herkes ailesinden,akrabasından birilerini er geç bir gün kaybedecek ve onların acılarını yaşayacaktır.Önemli olan yaşamın doğal akışında var olan her şeye bir miktar hazırlıklı olmak ve mukavemet gösterebilmektir.
Özellikle evlilik sorunlarıyla ilgili de çalıştığımızdan biliyoruz ki travma sonrası stres bozuklukları biraz da duyarlılıkların yüksekliği ile alakalı bir psikolojik sorundur.Yaşamı yönetir iken normalde akıl,bilgi ve yöntem her zaman duyguların önünde olmalıdır.Ancak bizim kültürümüzde duygular çok çabuk öne çıkar.Oysa "duygular öne çıktığında akıl irtifa kaybeder".Burada genellikle insanlarımızın yaşamı yönetmede alışkanlıklarına çok fazla teslim olmalarının,zarar görseler dahi alışkanlıklarını değiştirme iradesi göstermemelerinin çok geniş etkisi vardır.Zaten yaşam zıtlarla dengelenmiş bir süreçtir.Acı,sıkıntı,zorluk olacak ve yaşanacak ki güzelliklerin olumlulukların kıymetini bilebilelim.Fakat insanların bu formasyonda düşünebilmesi için buna göre eğitilmesi ve yetiştirilmesi gereklidir.Burada ailelerimizin ve okullarımızın eğitim ve insan yetiştirme paradigmasını ne kadar eleştirsek azdır.Zira ezberini bozmayan ve hatalar silsilesine olduğu gibi devam eden bu yaygın ve örgün eğitim anlayışı ile biz insanlarımızı hayata doğru ve yeterli formasyonla hazırlayan bir toplum maalesef ki olamayız,olamıyoruz.
Burada biraz da insanlarımızdaki kolaycılığa,kendini gözden geçirmemeye ve zaaf ve zayıflıklarını fark ettiğinde güçlendirmeye değinmekte faydalar görüyorum.Başkalarına dayanarak yaşama kolaycılığını asla doğru bulmuyor ve kimi insanlarımızın yaşadığı psikolojik sorunlarda zemini hazırlayan etkenlerde kendilerini baş rolde görüyorum. Biz suçlayıcı değil,destekleyici bir mesleğiz. Bir psikoterapi sürecinde elbette ki kırıcı ve yıkıcı yüzleştirmeler yapılmaz, yapıcı, olumlayıcı ve teşvik edici bir yaklaşım benimsenir. Ancak burada terapi yapmıyor, yol gösterici ve farkındalık yaratıcı bir mesleki makale yazıyorum. İnsanlarımız bilsinler ki aileleri ve okulları onlara hayata hazırlamada doğru ve yeterli yetiştirmiyor. Ama insanlarımız yine bilsinler ki kendileri de yeterince kendilerini gelişltirmiyor, güçlendirmiyor.
En sık,ölüm ve boşanma hallerinde karşılaştığımız travma sonrası stres bozuklukları aslında başlangıcında bir ruhsal hastalık bile değil stres aşırı yoğunlaşması olarak hissedilen bir psikolojik sorun halidir.Ancak travma sonrası stres bozukluğu ortaya çıktıktan sonra zamanında yardım alınmaz ve gecikilirse gidişatın bir ruhsal hastalığa dönüşma riski kuvvetlidir.Zamanında bir psikolojik destek alındığında bu tür hissedişsel yoğunluğa dayalı bir psikolojik sorunun hastalığa dönüşmeden tedavi edilme imkanı yüksektir. Bu nedenle hepimizin hayatında olabilecek ani gelişen üzücü olaylar karşısında bir stres baskısı altına girmeyle başlayan bu travma sonrası stres bozukluğu sorunu gözümüzde büyütmeyelim,hafie almayalım ama doğru zamanda bir psikolojik yardım alarak çözmeyi tercih edelim.
travma sonrası stres bozukluğu tedavisi izmit